Arap basınında geçen hafta: ‘Libyalıların ucuz ölümü şaşırtıcı mı?’

Posted by

Birleşmiş Milletlere Bağlı Dünya Meteoroloji Örgütü Genel Sekreteri Petteri Taalas, Libya’daki felaketle ilgili açıkçası, ‘kayıpların çoğu önlenebilirdi’ dedi.

Libya’nın birçok bölgesini vuran ve özellikle Derne kentinde bir faciaya yol açan sel felaketi ve Fas’ta meydana gelen deprem geçen hafta Arap dünyasında ana gündem konusuydu. Açıklamalara göre, Derne kentinde ölenlerin sayısı 11 bini geçerken, Fas’taki depremde ise ölenlerin sayısının 6 bini geçtiği açıklandı. Ancak özellikle de Libya’da ölü sayısının verilen son rakamların oldukça çok üstünde olabileceği de basında yer alan haberler arasında.

Fas’taki deprem ve Libya’daki selin ardından her ne kadar Arap gazetelerinde dayanışma ve yardımlaşma çağrıları yapılsa da, bu felaketlerin yarattığı beşeri ve maddi tahribatın boyutları her iki ülkedeki siyasilere yönelik büyük bir öfkeyi de beraberinde getirdi.

Özellikle Libya’da sel felaketinin boyutunun bu dereceye varmasında barajların patlamasının etkili olması, birçok gazete yazarının, “bu kadar büyük servete sahip Libya’yı yöneten veya yönetmek için çekişen tarafların ne yaptığına” dair soruları gündeme getirmesine neden oldu. Dolayısıyla Fas depremi ve Libya’daki Daniel kasırgasının yol açtığı felakette “doğa olaylarının yalnız olmadığı ve siyasetin buna ortak olduğu” basında çokça vurgulandı.

‘FELAKET ÖNLENEBİLİRDİ’

Daniel Kasırgası, Yunanistan’ın Magnesia bölgesini şiddetli yağışlarla vurduğunda 11 kişi yaşamını yitirdi ve birçok maddi hasara yol açtı. Sel evleri süpürdü, altyapıyı tahrip etti ve mahsulleri yok etti. Ancak kasırga, geçtiğimiz pazar günü Libya’ya vardığında Bingazi, El-Bayda, El-Marj, Sousse ve Derne şehirlerini vurdu. Özellikle Derne kentinde bir kıyamet günü etkisi yarattı.

Libyalı su bilimi uzmanlarından biri olan Abdelvanis Aşur, bir yıl önce yaptığı bir araştırmada, büyük bir sel meydana gelmesi durumunda bunun bölgede yaşayanlar açısından bir felakete yol açacağı uyarısında bulunmuştu. Aşur, bölgedeki barajlarda oluşan bozulmalara dikkat çekerek yetkilileri önlem almaları için uyarmıştı.

Birleşmiş Milletlere bağlı Dünya Meteoroloji Örgütü Genel Sekreteri Petteri Taalas ise, Libya’da bölünmüş haldeki yönetime bağlı ve gerekli uyarıları yapabilecek bir meteoroloji kurumu ve bölge sakinlerinin tahliyesini organize edebilecek bir acil durum yönetiminin olması durumunda kayıpların önlenebileceğini söyledi. Daha doğrusu açıkçası “kayıpların çoğunluğunu önleyebilirdik” dedi.

Ne yetkililer Aşur’un uyarılarını dikkate aldı, ne de acil durum birimleri bölge sakinlerini tahliye etti.

Söylenmesi gereken gerçek şu ki, Libya’nın doğusu ve dolayısıyla Derne şehrinin kontrolünden sorumlu olanlar ve buranın servetini yönetenler, alınması mümkün olan önlemleri almamıştır.

Libya’daki felaketten sonra oradaki yetkilileri önlem almaktan ve binlerce kişiyi kurtarmaktan alıkoyan şeyin ne olduğunu merak edenler, General Hafter’in oğlu Sıddık Hafter’in verdiği müjdeye bir baksın. Zira Sıddık Hafter felaketten birkaç gün sonra ülkenin cumhurbaşkanlığına aday olduğunu açıkladı ve Libyalılar arasındaki bölünmüşlüğü giderecek güçte olduğunu söyledi. Peki ya korkunç kasırganın yarattığı “boşluğu kapatmaya” ve felaketten etkilenen Derne ve Libya’nın doğusundaki halkın yardımına koşmaya ne dersiniz? (El Kuds El Arabi Gazetesi / Başyazı)

‘LİBYALILARIN UCUZ ÖLÜMÜ ŞAŞIRTICI MI?’

Dünyadaki hiçbir gerçek devlet halkının, Libyalılar’ın doğal bir afet karşısında öldüğü şekilde ölmesini istemez. Daha önce birçok ülke buna benzer afetleri yenmiş ve halkını Libya halkının içine düştüğü durumdan kurtarmayı başarmıştı.

Söz konusu ülkeler Libya kadar zenginliğe sahip olmasalar da halkını böyle bir ölümden kurtardılar. Ancak Libya başarısız oldu ve bu afetlerin halkı gafil avlamasını engelleyemedi.

Libya’da Kaddafi sonrası siyasi durum, Albay’ın ölümünden öncekine kıyasla daha perişan durumda. 40 yıl boyunca yönünü şaşırmış olan halk hala kâbustan uyanamadı. Aksine bu kâbus, onun için ölüme daha çok benzeyen bir hayat yaratmanın tek ilham kaynağıdır. Libya’da ulusal bir uyanış ve eylem olmadığı sürece bütün serveti onu bu ölümden kurtaramayacak. Daniel Kasırgası da bu çöküşün sadece bir işaretidir.

Libyalıların bu şekilde kolay ve ucuz bir şekilde ölmesi aslında şaşırtıcı değil. Devletin temel unsurlarının olmadığı bir yerde bunun olması çok doğal bir durum. Zira Kaddafi’nin Cemahiriye’si farklı bir yüzle de olsa ayakta duruyor.

Kasırga nedeniyle Libya halkının yaşadığı felaket, küresel çapta da ilgi uyandırmadı. Manşetler seviyesine ulaşamayan küçük haberler şeklinde yer aldı. Hatta bazıları binlerce Libyalının maruz kaldığı bu ölümün yeni bir haber olduğundan bile şüphe duydu.

Libyalılar her geçen gün ölüyor. Bir hedef gözetmeksizin her gün birbirlerini öldürüyorlar. Libyalıların devlete yönelik tutumları, dünyanın da onlara sırt çevirmesine neden oldu. (Faruk Yusuf / Londra merkezli El Arab Gazetesi)

“Savaşlar ve Doğal Afetlerin Acısı”, Osman Abid, El Arabi El Cedid Gazetesi

‘GÖRÜNTÜLER KIYAMETTEN POLİTİKA İSE ERGENLİKTEN’

Felaket birleşti, mağdurlar ise bölündü. Denizde ve karada korkunç bir facia. Libya’ya yardımlar ya hiç yok, ya yavaş ilerliyor veya kabul edilemez seviyede. Doğusu ile batısı arasında bir husumet, bir parlamento, iki hükümet ve 3 hükümet sözcüsü. Fas ve Cezayir arasında ise kardeşlik düşmanlığı. İnsanlar ise ölüm tarafından kum ve çamur gibi sürükleniyor. Kıyamet gününden görüntüler karşısında ergenlikten kalma siyasi tutumlar.

Derne’de ölümden kurtulan biri şöyle dedi; ‘Burada ölüm bir efsaneyi andırıyor’. Esasen bu an Libya’da büyük barışın anı olması gerekirdi. Devletin geri dönüşü ve tek hükümetin göreve gelmesi olmalıydı. Ne var ki, 3 sözcü çıktı ve her biri kendi hükümeti ve devleti adına konuştu. General Hafter’in oğlu da, tam bu zamanda başkanlık için adaylığını açıklayacak uygun zamanı buldu.

Bu ezici zulmün nedenlerinde doğa yalnız değil. Bunun yanında Fas dağlarındaki tuğla ve kil evler ile Libya gibi bir petrol ülkesindeki zayıf altyapı da var. Komitelerin isimlerini değiştirmek ve fikirlerini pekiştirmek için 40 yıl harcandı. İsterseniz buna devrim değil, komün deyin. Parlamento demeyin, Genel Halk Kongresi deyin. Ancak bunlardan daha önemlisi vardı. İnsanları bu tarz felaketlerden korumak için barajlar inşa etmek gerekiyordu. Ve bunlara sahip çıkacak bir yönetim bırakmak.

Meteoroloji dilinde hâlâ “Daniel”e fırtına diyoruz. Çünkü standartlarla ilişkimizi kaybettik. “Daniel”, hükümetin alabileceği her türlü önlemi aldığı Yunanistan’da fırtına gibi esti. Libya’nın merkezi, ulusal, doğu ve batı hükümetlerinin başaramadığı şey de buydu. (Semir Ataullah / Suudi Şark’ül Evsat Gazetesi)

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir